hesabın var mı? giriş yap

  • sag el mause'ta, kambur, sol el poponun altına kıstırılmış vaziyette bilgisayar kullanırken google'da bir sey aramak üzere kelime yazmak için eli kaldırmaya üşenmek, var olan bir metinden harfleri tek tek copy paste yapıp search'e basmak.
    bazen stonehead bir koala'dan reankarne oldugumu düşünüyorum.

  • galatasaray'da kaptan olsun, gerekirse başkan olsun. hamburg maçında 3 forvete karşı stoper oynadıktan sonra bu adam geceleri kanatlanıp avustralya steplerinde tur atıyormuş deseler inanırım.

    ayrıca kız olmasam da veririm, kendisinden mi esirgeyeceğim?

  • britanya'ya olan bakışım değişti. sağlak olanlar ingiliz, solak olanlar galli mi? nasıl oluyor?

    koskoca ingiliz milli takımı yirmi yıldır bir tane sol açık çıkaramazken, galler nasıl oluyor da sadece efsane yahut efsane potansiyeli olan sol açıklar çıkarabiliyor?

    giggs, milli takımı bıraktığı için cm oyunlarının doğası gereği tekrar bir galli efsane sol kanat oyuncusu yetişiyor gibi. galler takımında başka mevkilerde yıldız yokken sadece sol ön oyuncusu yetişiyor. ingiliz milli takımına ise bir türlü ideal, idare eder, bir sol ön oyuncusu bulunamıyor.

    aksan falan anlamam, kafa kağıdında yazana aldanmam, bir britanyalı'nın galli mi yoksa ingiliz mi olduğunu anlamak için topu sol ayağına atarım. soluyla önüne alıyor driplinge başlıyorsa galli, sol ayağı tahta olduğu için topu sağıyla tutmaya çalışıyorsa ingiliz, topu atana kadar bile beklemeyip bira içmeye gittiyse irlandalı, topu karşılamayıp aval aval bakıp çimlerde gezmeye başlıyorsa iskoç... kardeş burada arazi fiyatları kaçtan başlıyor diye soruyorsa türk.

  • baştan belirteyim fenerbahçeliyim.

    şimdi sneijder'in gelmesine sevinirsin anlarım.hatta gelme ihtimaline bile çıldırabilirsin onu da anlarım ama 35 yaşındaki drogba gelecek diye heyecanlanıyorsan,mutlu oluyorsan işte onu da anlarım.

    noldu lan? laf sokucam sandınız di mi?

    sevineceksiniz tabi olum drogba bu.
    sadece sağ taşşağı 3.5 kilo.

  • yıllar önce alkol almayı bırakmış bir kişi olarak söyleyeyim kesinlikle sigaradır. ikinci sıraya düğün yazarım. düğünler de alkolsüz çekilmiyor.

  • ünlü fransız filozof denis diderot neredeyse tüm yaşamını yoksulluk içinde yaşadı, ancak bunların hepsi 1765 yılında değişti.

    diderot, 52 yaşındaydı ve kızı evlenmek üzereydi, ancak maddi sıkıntı içindeydi ve düğün masraflarını karşılayamazdı.

    maddi sıkıntıları olsa da, diderot’un adı o dönemde oldukça iyi biliniyordu çünkü o zamanın en kapsamlı ansiklopedilerinden biri olan encyclopédie‘nin kurucu ortağı ve yazarıydı.

    tam da o sıralarda, rusya imparatoriçesi büyük catherine'nin, diderot’un kütüphanesini ondan 1000 gbp karşılığında satın almayı teklif etmesi sorunlarını bir anda ortadan kaldırdı. o dönemin parası ile bu oldukça yüklü bir paraydı.

    kızını evlendirdi ve kendisine de küçük bir ödül olarak kırmızı bir sabahlık aldı. ancak işte sorunlar bu noktadan itibaren başladı.
    1769 yılında düşünür, yaşadığı deneyimi bir makalesinde kaleme aldı ve bu sabahlığının hikayesini anlattı. onun bu yazısı neredeyse iki yüz elli yıl kadar sonra psikologlar ve pazarlama uzmanları tarafından irdeleniyor.

    bu olay daha sonra diderot etkisi adıyla anılmaya başlandı…

    peki ne mi oldu?
    diderot'un kırmızı sabahlığı çok güzeldi ancak o kadar çok güzeldi ki, diğer eşyaların arasında güzelliği ile sırıtmaya başlamıştı. evin genel havası bozulmuştu, her şey onu rahatsız etmeye başlamıştı.

    bu bütünlük gereksinimi diderot’da, tüm eşyalarını iyileştirme arzusunu beraberinde getirdi. böylelikle eşyaları da yeni sabahlığının gösterişine uyumlu hale geldi. çok geçmeden, yeni bir duvar halısı, yeni tablolar, yeni bir sandalye, gardırop, ayna, yeni bir çalışma masası ve pahalı bir saat, v.s, bütün dairesini tamamıyla değiştirdi.

    ancak bir daha hiçbir zaman eski sabahlığı ile olduğu kadar mutlu olmadı…

    "eski sabahlığımın mutlak efendisiydim. fakat yenisinin kölesi oldum."
    dedi.

    1988 yılında antropolog grant mc cracken, bu arzunun satın aldığımız şeyleri nasıl şekillendirdiğini tanımlamak için diderot etkisi terimini kullandı.

    diderot etkisi, yeni bir eşya edinmenin genellikle daha fazla yeni şey edinmenizi sağlayan bir tüketim sarmalı yarattığını belirtir. sonuç olarak, bunun devamında önceki benliklerinizin mutlu ya da tatmin olmak için asla ihtiyaç duymadığı şeyleri satın alırsınız.
    çünkü çoğu insan sahip olduğu eşyaların kişiliğini ve toplumdaki yerini belirlediğini düşünür.
    https://www.matematiksel.org/…eyleri-neden-isteriz/

    kendinizi diderot etkisinden koruyunuz. aksi halde diderot örneğinde olduğu gibi, eşyanın ve tüketimin kölesi olursunuz.
    üstelik, satın aldıkça "azalan verim yasası" işler, aldıklarınızın mutluluğunuzu etkileyen "marjinal fayda" sı düşer.
    toplumdaki yeriniz de nasıl bir insan olduğunuzla ilgili; giyim, kuşamınız, eşyalarınızla değil..

  • sadece son bir haftada olanlar:

    1) bir meclis uyesinin uyeligi anayasaya aykiri sekilde dusuruldu. anayasaya aykiri oldugu bilindigi icin (bkz: enis berberoglu karari) usule aykiri olarak yangindan mal kacirilir gibi meclis baskani tarafindan kursude okundu.

    2) 6 milyon oy almis bir parti hakkinda 6 senedir toplanan dosyalar bu hafta kapatma davasi dosyasina donusturuldu.

    3) istanbul belediye baskani 2 gun boyunca 4 ayri noktada sozlu saldiriya ugradi, hedef gosterildi.

    4) istanbul sozlesmesi kaldirildi. bu sozlesmeyi ilk imzalayan ve hazirlanmasinda en buyuk emegi olan ulke turkiye idi.

    5) 200 baz puan faiz artisiyla dunyada en fazla faiz veren 7. ulke olundu. kongo gibi afrika ulkelerinin de ustune cikildi.

    6) goreve baslayali henuz 4 ay olmus merkez bankasi baskani gorevden alindi. yerine bir yeni safak yazari atandi.

    7) korona virus tedbirlerinin gevsetilmesi neticesinde vaka sayisi gunluk 20.000 kisiyi asti.

    8) danistay secilmis belediye baskanlarinin belediye sirketlerine yonetici atamasi kuralini kaldirdi.

    9) gezi parki da aynen galata kulesi gibi belediyenin sorumluluk sahasindan cikartilip merkezi idare tasarrufuna birakildi.

    ınanilmaz degil mi? degil.

    tanim: duzelmeye baslamadan once cok daha fazla dusecek ulke. bunun sorumlusu da nasil 2010 referandumunda "yetmez ama evet" tayfasi olduysa, gunumuzde de "devlet ayri hukumet ayri sevinin lan yerli milli otomobile" tayfasidir. akillarini baslarina almazlarsa da o gunun kibir abidesi ahmet altan'in odediginden cok daha agjr bedeller odeyeceklerdir.

  • warner bros.'un bugün itibarıyla niyeti bozduğu film. bir adet yeni tv spotu ve bir adet de tam sahneyle dumbledore-grindelwald ikilisinin aşkına bodoslama dalmış durumdalar.

    - ilk olarak yayınlanan sahnede dumbledore, theseus ve newt hogsmeade'deki domuz kafası'nda 2. filmin en çok tartışılan detaylarından olan blood pact hakkında konuşuyorlar. bilirsiniz filmi izledikten sonra hemen herkes "kitaplarda böyle bir detay yoktu, ikisi aşıktı, dumbledore adamı sevdiği için onunla savaşmak istemiyordu. neden böyle blood pact diye götten uydurma bir şey çıkartmışlar, neden savaşamamalarını buna bağlamışlar, neden dumbledore'un eşcinsel olduğunu saklamaya çalışmışlar? rowling de ne iki yüzlüymüş" şeklinde bir sürü cahil cühela ve acımasız eleştiride bulunmuştu. biz ise "yahu filmdeki kelid aynası sahnesini nerenizle izlediniz? jude law'un aynadaki görüntülere nasıl baktığını hiç mi görmediniz, fonda çalan besteyi hiç mi duymadınız? adamların gay ve aşık olduklarını basbayağı göstermişler işte. konuya daha yeni yeni giriyorlar. daha ilk filmden bütün olayı anlatacak halleri yok, biraz sabır, biraz edep yahu" demiştik.

    işte bu videoda dumbledore, scamander kardeşlere neredeyse bu durumu itiraf ediyor ve blood pact denilen şeyin bir çeşit "ya benimsin, ya kara toprağın" anlaşması olduğu görülüyor. dumbledore onu yok etmeyi düşününce bile onu boğmaya, öldürmeye çalışıyor. türkçe altyazısı yok o yüzden ihtiyaç duyanlar için ben çevireyim :

    theseus : bu tür şeylerle ilgili çok deneyimim olduğunu söyleyemem ama bu bir kan yemini gibi görünüyor.
    albus : doğru.
    theseus : peki içinde kimin kanı var?
    albus : benim... ve grindelwald'ın.
    theseus : sanırım bu yüzden ona karşı hareket edemiyorsun.
    albus : evet... o da bana karşı edemiyor.
    theseus : böyle bir şeyi yapmana neyin sebep olduğunu sorabilir miyim?
    albus : aşk... kibir... saflık... zehirini seç. çok güzel olduğunu kabul etmek zorundasın. ama ona meydan okumayı bile düşünsen... biliyor, görüyorsunuz ya. kalbimdeki ihaneti seziyor.
    kan yemini - tam sahne

    - ikinci olarak yayınlanan tv spotunda ise dumbledore açık seçik bir şekilde grindelwald'ı sevdiğini söylüyor ve bu sayede eşcinsel olduğunu ilk defa kendi ağzıyla kabul edip dillendirmiş oluyor. filmin 2. trailerında görülen restauranttaki konuşma sahnesi sırasında oluyor bu :

    albus : yaptığın şey çılgınlık.
    gellert : dumbledore, seninle ya da sensiz dünyalarını yerle bir edeceğim. beni durdurmak için yapabileceğin hiçbir şey yok. kendi türüne sırt çevirmeye gerçekten niyetli misin?
    albus : hayır.
    gellert : dünyayı yeniden şekillendirebileceğimizi söyleyen sendin. yapacağımızı söylediğimiz şey buydu.
    albus : çünkü sana aşıktım.
    dumbledore grindelwald'a olan aşkını kabul ediyor

    her şey beklendiği şekilde ilerliyor anlayacağınız. yıllardır beklenen sahneler, itiraflar, detaylar bu filmde gerçeğe dönüşüyor. çok tepkiler çeken 2. film grindelwald'ın suçları'nın kamera arkası belgesellerinden birinde (distinctly dumbledore) hem yazar j. k. rowling hem de filmlerin yönetmeni david yates dumbledore ve grindelwald karakterleri hakkında detaylı bir şekilde konuşmuş, ilişkilerine ve bu ilişkinin filmlerde nasıl ele alınacağına özellikle değinmişlerdi. büyücülük dünyasını seven ve fantastik canavarlar serisini daha iyi anlamak isteyen bütün harry potter severlerin mutlaka izlemesi gereken çok önemli bir videodur. yazar ve yönetmenin hikayeyi ne kadar bilinçli bir şekilde yazıp filme aktardıklarını daha iyi anlarsınız. o videonun kapanışında david yates şu sözleri söylemişti, şimdi bu sözleri yerine getiriyor gibiler :

    david yates : bu zorlayıcı, çok derin, hakiki bir ilişki ve bütün bu macera, fantazi, canavarlar ve diğer her şeyin arasında bu birbirini seven ve en sonunda birbirleriyle savaşmak zorunda kalan iki adamın hikayesi. bu hikaye 21. yüzyıla göre.
    david yates : dumbledore-grindelwald aşkı 21. yüzyıla göre bir hikaye

    j. k. rowling : dumbledore olmak kolay değil. bakanlık ona güvenmiyor. grindelwald'ın ideolojisiyle flört ettiği karanlık bir geçmişi olduğunu biliyorlar. potter kitaplarının tekrar ziyaret etmekle en çok ilgilendiğim kısmı buydu çünkü grindelwald ile dumbledore arasındaki ilişki dumbledore'u "dumbledore" yapan anahtar. ilişkileri inanılmaz bir şekilde yoğundu. tutkuluydu ve bir aşk ilişkisiydi. ancak eşcinsel, heteroseksüel ya da her ne etiket koymak istersek isteyelim bütün ilişkilerde olduğu gibi bir taraf diğer tarafın gerçekten ne hissettiğini asla bilemez. bilemezsiniz. bildiğinize inanabilirsiniz. bu yüzden bu ilişkinin cinsel bir boyutu olduğuna da inanmama rağmen işin cinsel tarafından ziyade, birbirlerine karşı hissettikleri duygularla daha çok ilgileniyorum. bütün insan ilişkileriyle ilgili en büyüleyici şey en nihayetinde budur.
    j. k. rowling : grindelwald'la olan ilişkisi dumbledore'u dumbledore yapan şey

    özellikle rowling'in bu videoda sarfettiği ve yukarıda paylaştığım sözleri vakti zamanında medya tarafından cımbızlanarak "j. k. rowling dumbledore ve grindelwald'ın çok tutkulu bir seks hayatları olduğunu söyledi" şeklinde yansıtılmış ve 2. film pek tutmadığı için kadının tamamen ilgi çekip seriyi gündemde tutabilmek için durduk yere söylediği abuk sabuk açıklamalar olarak gösterilerek kadın bomboş yere linç ettirilmişti. "j. k. rowling ağzını açsa da hemen anlamadan dinlemeden sövmeye gitsek, sosyal medyada etkileşimleri patlatsak" diye bekleyen kitle de sazan gibi üstüne atlamıştı. halbuki bu kamera arkası videosu filmin dvd/blu-ray setleri için daha film gösterime girmeden aylar önce, eleştirel ve ekonomik anlamda ne tepki alacağı bilinmezken çekilmiş bir videoydu. bunları hep yazmıştık :
    j. k. rowling'in dumbledore-grindelwald aşkı hakkındaki açıklamalarının aslı nedir?

    ben kendim de geçen aylarda dumbledore karakterinin sanıldığı gibi harry potter kitapları bittikten sonra ilgi çekmek ve seriyi gündemde tutmaya devam edebilmek için rowling tarafından durduk yere bir anda anlamsızca eşcinsel olduğunun ilan edilmediğini, kendisinin dikkatle bakan gözler için harry potter kitaplarında da zaten üstü kapalı bir şekilde eşcinsel olduğunun belirtildiğini söylemiş, kanıtlarını da sıralamıştım. gözünden kaçan ve ilgisini çekenler olursa şuradan okuyabilirler :
    dumbledore harry potter kitaplarında da eşcinseldi

    göreceğiz bakalım bu konularda hollywood'ta game changer bir film olabilecek mi kendileri *

  • bazı serseri ruhlu futbolcular vardır ki iyi oynarlar, yetenekleri yüksektir, değişik kabiliyetleri vardır, stardırlar, piçlik yaparlar, taraftar bu adamları çok sever ama böyle adamlar genelde sorunlu olurlar, kırmızı kart görürler, hocaya posta koyarlar, rakiple dalaşırlar, takım arkadaşlarıyla kavga ederler, özel hayatları yüzünden formlarında iniş çıkışları çok olur, iki güldürür, bir ağlatırlar taraftarı. her şeyin güzel gittiği bir maçta gider kırmızı kart görürler. günün sonunda kârda mıyız zararda mıyız anlamazsın. misal quaresma böyle bir adamdı.
    drogba'yı hatırlayın. büyüklüğü ve katkısı tartışılmaz bir figürdü. ama ucl de chelsea maçlarında frikikte 45 metreden kaleye şut atacak kadar kendine oynardı. egosunu tatmin ederdi.

    icardi, pic mi, evet pic. ırz düşmanı mı, ırz düşmanı.

    ama adama bakıyorsun adam tepeden tırnağa safi efendi takım oyuncusu. sanırsın ergün penbe amk. takım arkadaşlarına çok saygılı, rakibe ve hakemlere karşı zarif, ince. takım şampiyon olmuş, bu gitmiş ankaragucu oyuncularını tek tek tebrik ediyor. okan'ı, okan'ın oğlunu sırtlıyor. bunun çeyreği kadar kariyeri olmayan adamların havasından yanına yaklaşılmaz. en küçük bir kibrini görmedim, sıfır efo, adam dogru dürüst sarı kart bile görmedi. kral top oynadı, örnek sporcu gibi davrandı. güzel izler bıraktı. büyük yetenek, devasa bir karaktermiş hakikaten, üstelik bu adam kiralık olarak bizde, sanırsın metin oktay. öylesine bir aidiyet. dünkü kutlamalara bakın, koca koca adamlar "aşkın olayıım" diye bağırıyor.

    açın maç videolarını durdura durdura futbol uzmanlarına izletin, adam her pozisyonda en doğru kararı veriyor. yüzdeye vursan, 100 pozisyonun 98 inde doğru olanı yapmıştır, o derece rasyonel. pas verilecekse pas verir, şut cekilecekse şut çeker, doğru tercihi hep yapabilen birisi. bu kadar efektif oynayan adam görmedim ben. her hareketi buram buram kalite kokuyor. adamı karısı seviyor, çocukları seviyor, sevgilileri seviyor, milyonlarca taraftar seviyor, rakipler bile seviyor. bir messi sevmiyor. o da karısını kapar diyor korkuyor zahir. neyse dağıtmayalım. buralara gelir, iki gol atar, 3 maç sakatlanır, 5 maç kırmızı görür, rakiple dalaşır, arkadaşlarıyla kavga eder sonra çeker gider diye düşünüyordum, adam korkunç disiplinli ve tutarlı oynadı. bir penaltıda laubalilik yaptı diye hemen yanlışını anladı ve sonraki penaltılarda ağları yırttı.

    neticeten 120 yıllık kulüpte, kusursuz bir performans sergileyip, güzel hatıralar bırakan ender futbolculardan biri oldu.

    abartmıyorum, bugün bile takımdan ayrılsa kendisinin ismini gs tarihinin ilk 10 ismi arasına tereddütsüz yazarım.

    edit: aa debe olmuş aşk adam.
    her şeyin yeterince kötü olduğu ülkede yüz güldüren ender kişi ya da şeylerden biri.
    tekrar edeyim;

    "aşk adam"

  • beşiktaşlıyım ama galatasaray'ı destekledim.

    yapmayın şöyle boru falan. büyük bir heyecanla takip ettim maçı. galibiyete de çok sevindim. ama siz böyle yapınca tiksinti geliyor.