hesabın var mı? giriş yap

  • sivas davası düşerken israil'in filistine uyguladığı insanlık suçundan bahseden kişi. pek ironik adamdır kendisi pek

    dip not: ooo yalakalar iş başında.

  • izledikten sonra çevremi ve olayları gözlemleyerek inanılmaz çıkarımlarda bulunmaya başladığım dizi:

    "banyonun ışığı yanıyor, içeride biri var. kardeşim yanımda olduğuna göre demek ki annem."

    gibi.

  • yeni tanıştığı güven patlaması yaşayan yarışmacıya "sen" diye hitap eden acun ılıcalı'nın, yarışmacıya "yeni tanışılan birine 'siz' diye hitap edilir, sana bunu öğretememişler galiba. bir davranış bozukluğu var sende." diye ayar vermeye çalıştığı program. al birini vur ötekine. yarışmacı kovulmayı haketti, orası ayrı.

    ah keşke biz de acun ılıcalı'yı kovabilsek bu şekilde.

  • genelde tasavvuf, özelde ise onun artık bir nevi aforoz edilmiş bir kolu olan hurufilik ile postmodern edebiyat anlatısını harmanlamak gibi dahiyane bir fikirle yola çıkan roman. kitabın karakterlerinden celal salik'in köşe yazıları eserin belkemiği konumunda.

    kitabın ilk bölümden önce esrar ile alakalı iki epigraf karşılıyor bizi. romanın gideceği yön hakkında bize ipucu veriyor yazar. zira sır kavramı tasavvufta önemli bir kavram. aynı zamanda romanın son kısmında bürüneceği polisiye ruh hali de esrar kavramı ile yakından ilişkili.

    romanla alakalı detaylı konuşmak için önce hurufilik neymiş ona bakalım. türk dil kurumu'na göre tanımı: "kur'an'ın harflerinden birtakım anlam ve yargılar çıkaran bir mezhep." fazlulluah esterabadi tarafından kurulduğu söyleniyor ki zaten kitapta da bu gizemli adamın bahsi geçiyor. kendisi idam edildiği için daha sonraları ünü giderek yayılıyor. orhan pamuk, bu adamın kurduğu esrarlı mezhebi her şeyin görünen anlamının arkasındaki ikinci anlam ile ya da başka bir deyişle batınî mana ile ilişkisi bağlamında mevzu bahis ediyor.

    hurufilik denilen akımın köklerinin çok eskilerde yattığını da eklemek lazım bu arada. harfler ve sayıların kutsal anlamlar ihtiva ettiği inancı eski çağlardan bu yana mevcut imiş. mesela hepimizce bilinen ünlü pisagor bu minvalde bir tarikat dahi kurmuş. aslında popüler birçok gizemli, dini yahut seküler topluluğun temelinde bu tür harf, sayı mistisizmi var diyebiliriz. geometri kavramının da bu noktada önemini unutmadan vurgulayalım.

    orhan pamuk, gnostik tandanslı tüm bu gizemciliği kullanarak memleketimizin belki iki yüz yıldır tartışageldiği taklit ve asıl kavramlarını ele alıyor. şizofrenik ruh halinin toplumsallaşmasını büyük bir ustalıkla ortaya koyuyor. yüzlerdeki gizli manalardan asırlık yaralarımızı teşhise çabalıyor. nihayetinde ortaya destansı bir postmodern başyapıt çıkıyor.

    kitapta orhan pamuk'un ısrarla üzerinde durduğu başka bir tasavvufî karakter daha var: mevlana celaleddin-i rumi. yazar onun hayatı üzerinden bazı çıkarsamalar yapıyor. rumi'nin en bilindik eseri mesnevi bağlamında hikayeyi gerçekle karşılaştırıyor. metinlerarasılık üzerine orhan pamuk'un görüşlerini öğreniyoruz. bu noktada kâh hayy bin yakzan'ın kâh robinson crusoe'nun bahsi geçiyor.

    aslında kara kitap içerik bakımından romanda söz edilen alaaddin'in dükkanını andırıyoruz diyebiliriz. dünya kadar karmaşık, anlam yüklü ve bir o kadar anlamsız.

    tüm bu bahsettiklerimiz haricinde kitabın esas hatlarını belirleyen şeyh galip'in hüsn ü aşk adlı eseri tabii ki. bunun dışında kitapta bahsi geçen meselelere dair şu başlıklar incelenebilir.

    (bkz: hikaye anlatmak)
    (bkz: tebdil-i kıyafet)
    (bkz: gerçek)
    (bkz: rüya)
    (bkz: 1001 gece masalları)
    (bkz: bektaşilik)
    (bkz: istanbul)
    (bkz: mevlevilik)
    (bkz: modernleşme)
    (bkz: batılılaşma)
    (bkz: edgar allen poe)
    (bkz: nostalji)
    (bkz: bundan evvelki tramvaylar ne kadar iyiydi)
    (bkz: ahmet rasim)
    (bkz: muhyiddin ibn arabi)

  • rok'a mit ve devlet kaynaklarindan,
    sinan engin'e spor ve federasyon kaynaklarindan,
    ahmet cakar'a hakem ve bahis kaynaklarindan surekli telefonla bilgi geliyor.

    garibim abdulkerim'e ne sms atan ne de bilgi veren kaynak var.

  • fanatikleri biz bu yola kefenle çıktık, seni yedirmeyeceğiz gibi naralar atsa da, yarın bugün başına bir şey gelirse kimse gıkını çıkarmaz, herkes hayatına kaldığı yerden devam eder. hatta kimileri anında satıp "abi bu da bizi kandırmış" derler.

    adnan menderes'in idamından sonra dönemin subayları bile şaşırmış, nasıl hiç tepki olmaz diye. biz bu adamı asacağız ama ya halk ayaklanırsa diye endişeleri varmış, sonra bakmışlar ki onca gürültü patırtı boşunaymış. hayat kaldığı yerden devam etmiş.

    siyasal islamcı hiç kimse kalkıp bir solcu gibi devlete polise direnmez. sokağa çıkmaz, ölümü göze almaz. canları çok tatlıdır, ceplerine giren para dışında hiçbir şeyi düşünmezler. bugün erdoğan yarın bir başkası. onlar için muhafazakar sünni bir lider olsun da kim olursa olsun fark etmez. ne 28 şubatta tankın önünde çıktılar, ne de adnan menderes'i yedirmediler. kefenle yola çıktık diyenler, havuz medyası, pervasızca sağa sola saldıranlar erdoğan'a bir şey olursa kaçacak delik arayacaklar. bunu öngörmek için ne kahin olmaya gerek var, ne de siyasi uzman. az biraz türkiye yakın tarihini bilmek kafi.

  • kayınpederi bayburt’ta haydi şarkımızı söyleyelim mi diye bitirdi mitingi. hayatımda gördüğüm en güzel titanik göndermesi bu olabilir.

  • kira geliri dışında eğer bir işletmeye belli bir miktar yatırım yapıp yönetim faaliyetleri dışında duruyorsanız pasif geliriniz var demektir. ama bu işe maddi yatırım dışında bir şeyler kattıysanız mesela yönetilmesine, pazarlamasına vs. katkıda bulunuyorsanız, ne kadar az zaman ve efor harcarsanız harcayın, elde ettiğiniz gelir "pasif" olmaktan çıkar. bence telif hakkı en güzel örnek. şarkıyı yazdınız bitti ama telif haklarından faydalanmaya devam ediyorsunuz.

  • topu belediyelere atmış reis, neymiş 1.dereceden sorumlular yerleşim yerlerinde belediyelermiş.

    sen devlet olarak bütün gücünü imkanını kullanarak söndürememişsin kaç gündür yangını. kıçıkırık belediyelerin bu yangınları söndürmek için nasıl bir itfaiye teşkilatına sahip olmasını bekliyorsun acaba

    gelen mesajlar üzerine edit:
    yangının başlama noktası ormanlar, ormanlar da anayasanın 169.maddesine göre belediyelerin sorumluluk alanları içerisinde değil devletin sorumluluğu altında.

  • levent kırca'nın bugün 6. ölüm yıldönümü. levent kırca ölmeden hemen önce ölümü beklediğini şu sözlerle anlatmıştı:

    "neden ben demek bana bencillik gibi geliyor. 18 yaşındaki çocuk da şehit düşüyor. var mı bunun açıklaması? yok. neden o ölüyor da başkaları ölmüyor? yok bunların açıklaması. kemoterapiye, sosyal sigortalar hastanesi herkesle birlikte gidiyorum. küçücük çocuklar görüyorum. onlar acı çekerken benim şikayet etmem ayıp değil mi? bu vatanın evladına şehit olarak gelen ölüm, bana kanser olarak gelmiş çok mu?"

    bizler de levent kırca'nın istediği gibi dik duracağız. adil ve sabırlı olacağız. atatürk'le, cumhuriyetle kalacağız ve kendisini de unutmayacağız...

  • ecevit ile dalga geçtikleri her konuda daha da kötü yönetim sergilemiş siyasi lider.

    başkanlık getirdiği şu son 5 yıl cumhuriyet tarihine tam anlamıyla fetret devri olarak geçecek.

    2023 mayıs ayı görevdeki son ayı olacak gibi duruyor